İnsanlar alıştıkları şeylerden kolay kolay vazgeçemezler genelde. Vazgeçememenin bir doz yukarısı bağımlılığa dönüşür.
Kişiler kendilerini bağımlı gibi görmeseler de aşırı bağlılıklarının sonu hep bağımlı olmaya çıkar.
Çok ince bir çizgidir bağlılık ve bağımlılığı ayıran. Biri sadakat göstergesiyse diğeri de kendini bir şeylere mahkum etmek olarak algılanabilir.
Genelde insanlar bir şeylere bağlanma ihtiyacı hissederler en azından inançlarını desteklemek için gerekli olduğunu da düşünürler.
Diğer yandan da bağlanma korkusu yaşayanlar vardır. Bu kişilerde de durum tam tersine işler. Bağımlı olmaktan korktukları için bağlılığa da negatif bakarlar.
Hiçbir şeye veya hiçbir yere bağlı olmadan yaşamak mümkün müdür? Genelde çoğu insan bunun mümkün olmadığını düşünür. Kendimizi nitelerken bile nereden geldiğimizi, nereye ait olduğumuzu ve çevremizle anlatırız.
Bağlılık belli bir yere kadar güzel olabilir. Sizin bağlı olduğunuz şeye karşı sadakatinizi ve samimiyetinizi gösterir. En azından kendinizi ait hissetmeniz açısından da başka bir belirti olabilir.
Çoğunlukla insanlarda belli bir derecede bağlılık da istenir. Diğer türlü güven oluşturamazsınız zaten. Bağlılık olmadan yaşanamayacakmış gibi gelir çoğu zaman da. Zaman geçtikçe bağlılık hissettiğiniz kişi veya ortamlarla bir bütün haline gelirsiniz neticede.
Bağlılıkla ölçülür bazen kişiliğiniz de icraat alanlarınız da. Bağlı görünmediğiniz zaman kaybetme ihtimaliniz de yükselir zaten.
Çoğu insan “Sırt çantamı alıp dünyayı dolaşsam; hiçbir yere ait olmadan.” der ama uygulamada pek de öyle olmaz. Tanıdık bir yüz, alışıldık yerler arar insanlar. İçlerine işlemiştir bağlılıkları çünkü. Hayat damarı kesilmiş gibi hissederler.
Kimi insan da bağlılığı abarttığı için her şeyde olduğu gibi bağlı olduğunun yokluğunda yaşayamayacakmış gibi düşünür. Yoksunluk krizine kadar gidebilecek bir his içine girerler. Çünkü bütün hayatları endekslemiş ve her konuyu bu bağımlılık üzerine inşa etmişlerdir.
Bağımlılıkları kopan insanlar hayattan da zevk alamayacaklarını düşünürler ve tamamen dış dünyaya kapatırlar kendilerini. Bağımlılık insanların hayata bağlandıkları görünmez ipler gibidir; ip kesilince boşluğa düşerler. O yüzden de bağımlılık istenilen bir şey değildir.
Her şeyde olduğu gibi bağımlılık konusunda da insanlar farklılık göstermekte. Kimisi hiçbir şekilde bağımlı olmayı istemez; istemediği için de bağlılık da duymamaya çalışır. Kimisi de bir bağımlılığı olmadan yaşayamaz.
Hayat şiirlerdeki gibi “Bağlanmayacaksın.” diyerek olmuyor. İnsanlar her zaman kendilerini bir şeylere yakın hisseder ve buna bağlılık da gösterirler. Belki de güven alanıyla ilgilidir. Bağlı oldukları bölge ya da insanların yanında güvende hissettikleri için ayrılamazlar. Huzursuz olduğu yerde veya insanla kimse kalmak istemez neticede.
Sadece bağlılık ve bağımlılık arasındaki ince çizgiyi görmek gerek. Bağlılığın fazlası bağımlılığa gider. Bağımlılık da her anlamda kısıtlar insanları. Kendi kararlarını alamayacak, yeni keşifler yapamayacak duruma gelinmesine neden olur bağımlılık.
İnsanoğlu normalde bağımsızım sanır. Günlük yaşamımızı idame ettirmek için gereksinimlerimiz vardır ve bunlar bizi bağımlı hale getirir. Mesela araç olmadan ulaşımımızın sağlanmayacağı, teknoloji olmadan işlerimizin kolaylaşmayacağı veyahut da diğer insanlarla etkileşim halinde olmadan yaşanamayacağını düşünecek olursak tam bağımsız da sayılmayız. Kimisi ekonomik olarak bağlıdır kimisi de ilgi gördüğü için duygusal olarak bağımlıdır çevresine.
Nihayetinde herkesin farklı konularda da olsa bağlılık ve bağımlılıkları vardır. Belki de bunun altında yatan nedenlerden biri de duygusal olarak eksikliklerimizi tamamlamak olabilir. Yine de her şeyde olduğu gibi bu konuda da belli derecelerde olması gerekir.
Bağlılık bağımlılığa dönmeden dur demek gerek. Bağlılık bağımlılığında da kurtulmak öncelik arz eder hayatlarda!
Yazar ve Şair Betül FIRAT