Dünya ne çabuk değişiyor. Hele ki dünyaca yaşanan bir kriz varken mevcut bütün alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerekti. Yaşadığımız küresel sorun pandemi ile pandemik hareketler geliştirdik. En başta dünyayla iç içe iken ve bu bile yetmiyorken evlerimizde, odalarımıza mahkûm kaldık. Bütün planlarımız ve programlarımızı yeniden temassız şekilde revize etmek durumunda kaldık ya da erteledik bilinmeyen bir döneme. İhtiyaç listelerimiz birden değişti. Karşımızdaki insanlarla iletişimimiz, selamlaşma yöntemlerimiz bile farklı bir hal aldı. Bütün dünyamızı küçücük dijital kutuların içine sığdırdık. Hayatı oturduğumuz yerden yönlendirme bile başladık. Dijitalliğin, iletişim ağlarının önemi ve gerekli durumlar için nasıl kullanılacağını da bu arada öğrenmiş olduk.
Ne kaybettik ve ne kazandık?
Pandeminin bize kaybettirdikleri ve kazandırdıkları diye iki başlık yapabiliriz bu durumda. Bize ne kaybettirdi peki. Dünyaca ve milletçe bir araya gelmeyi seven, fiziksel olarak hayata katılmayı seven ve genelde ulaşılabilirliği dokunma seviyesinde isteyen insanlardık. Dostla içilen kahvemizi kaybettik, tiyatro-sinemamızı ve eğlence yerlerinde vakit geçirmeyi kaybettik. Önemli de olsa bir arada yürüttüğümüz işleri, toplantılarımız belki projelerimizi kaybettik. Önceden temin edilmiş; sonradan kullanılmak üzere ayrılmış ne kadar araç-gereç varsa kullanma zevkini kaybettik. Kayak takımlarımızı, yüzme takımlarımızı, başka ülkede yapmayı planladığımız eğitimimizi, kültürel ya da keyfi gezilerimizi kaybettik. Her şeyin çoğuna alışmışken lükslerimizden vazgeçtik. Sırada yapmak istediklerimiz listesini zaten başta ertelemek zorunda kalmıştık. Canımız sağ olsun, dünyanın krizi bitince yapmak üzere rafa kaldırdık hepsini.
Peki, ne kazandık? Günümüzü dolduran koşturmaların, telaşsız şekilde kaldığımız yerden de yürütülebileceğini öğrendik. Zamanı nasıl hunharca katlettiğimizi, bütün zamanı yollara, koşturmalara ve beklemelere verdiğimizi öğrendik. Karşımızdakinin ne kadar kıymetli olduğunu düşünerek yan yana gelmeden de kaliteli vakit geçirmeyi öğrendik. Alışveriş alışkanlıklarımıza maske, dezenfektan, temizlik malzemelerini arttırmak girdi ve öncesinde ne kadar gereksiz alışverişler yaptığımızı, yeterince almayı bazen abartsak da gerekli malzemeleri yedek almayı öğrendik. Bir malzemenin ikincisi olmadan da ya da fazlasına gerek duymadan da yaşanabileceğini öğrendik. Dijitalliğin yeterince ön plana çıktığı bu dönemde, iletişim ve ulaşılabilirliğin tuşlarla olabileceğini geliştirdik. Medyanın nasıl bir güç olduğunu ve doğru kullanılması gerektiğini öğrendik. Her konuda daha pratik olunacağını geliştirdik. Teknolojinin nimetlerinden daha etkin yararlandık. Öte yandan da çoğu şeyin gerçekten de gerekli olmadığını öğrendik. Kendi canımız ve karşımızdaki korumak için farklı selamlaşma ve iletişim yöntemleri geliştirdik. Dünyayı 1 oda ve 1 teknolojik alete sığdırdık; ülkelere sığamazken.
Özledik…
Tüm bunların yanı sıra bir dolu da özlem biriktirdik tabi ki. Komşu kahvesinin, bir dostla içilen kahvenin tadını hiçbir şey veremez. Yılda bir de olsa tatil yerlerine gidip deniz keyiflerimizi özledik mesela. Arada sırada gittiğimiz doğayla ilgili aktivitelerimizi de yapamadık. Görsel ve işitsel sanatlardan uzak kaldık, özledik. En kötüsü de 4 duvara mahkûm kaldık. Psikolojimizin ister istemez bozulacağı bir dönemden geçmekteyiz. İnsanoğlunun sınavlarının bitmediği ve artık doğanın dengesini de bozduğumuz gerçeğiyle yüzleştik. Tüm bunlarla birlikte küresel olarak yaşanan krizi dünyaca hep birlikte atlatmaya çalışıyoruz. Gerekli durumlarda bütün ülkelerin, milletlerin, insanların birlik olabileceğini de öğrenmiş olduk.
İnsanoğlunun adaptasyonunun ne kadar yüksek olabileceğini görmüş olduk bu vesileyle. Kriz ortamında olsak da bundan fırsat doğuranlar ve krize ayak uydurabilenlerle ihtiyaç listelerimiz yeniden oluştu. Selamlaşmaya da konuşmaya da kısacası iletişime yeni yöntemler bulduk. Yasaklar tabii ki bizi fiziksel ortamlardan ayırdı ama gönüller bir olsun diyerek dijital iletişim ağlarında daha fazla boy göstermeye başladık. İhtiyaç olduğu zaman hayatta kalabilmek adına her şeyi satın almak yerine kendimizin de üretebileceğini kanıtlamış olduk. Pandemi deyip de geçmedik; kısacası pandemik hareketler geliştirdik. Darısı başımıza gelmiş ve gelebilecek olan diğer afetlere diyelim.
Yazar ve Şair Betül FIRAT