Sürekli sosyal içerikli mesajlar vermeye çalışıyoruz. Günlük hayatta verdiğimiz bu mesajlar ya da subliminal mesajlara ne kadar dikkat ettiğimiz ise tartışılır.
Gerçekten de ağzımızdan çıkan güzel ve süslü cümleleri kullanmış olabilsek hayat ne kolay ve daha yaşanılır bir hal alabilirdi.
Sorun verilen sosyal içeriklerde değildir belki, belki biz yazıldığı gibi okuyamıyoruzdur hepsini.
Yanlış anlaşılmalara mahal vermemek için ayrıca özen gösterip alt yazı geçtiğimiz de bir gerçek olmakla birlikte konu hakkındaki samimiyetimiz tartışılır durumda.
Yardım eli uzatalım, yardımlaşalım derken mesela kaç kişiye yardım eli uzatmış olarak ya da kaç kişinin imdadına yetişmiş olarak söyleriz ki bunu, bilmiyoruz.
Yapmadığımız şeylerin şövalyeliğini yapmak daha basit geliyor sanırım.
Elbette ki bir şeyleri savunmak gerek ve bir şeyleri ileriye götürmek için çalışmak gereklidir ama eylemde değil de sözde kalıyorsa ne düşünürsek düşünelim havada asılı kalacaktır. Faaliyete dönüştüremediğimiz hiçbir şey bir gelişme veya ilerleme yaratmayacaktır.
Sosyal içerik yaratılırken biraz da yapılabilirliğine bakmak gerekli sanırım. Ayrıca yapılmayacağını bildiklerimizin de içeriğinin yeniden revize edilmesi gerekebilir. Verilen mesajlarda ya da verilen kanallarda iletişim sıkıntısı olması da muhtemel; bir yansıması görülmüyorsa.
Ama söylemekten veya mesaj vermekten geri duralım anlamına gelmemektedir elbette; belki bir gün bir karşılık bulur diye devam etmek gereklidir.
Sadece sosyal içeriklerin işlevliği, hitap edilen kitle ve yapılabilirliği aynı zamanda da içeriğin samimiyetinde bir aksaklık olmadığına emin olmak gerekli.
Belki de yardımlaşılmalı diye genellemek yerine hey sen hadi yardımlaşalım diyerek indirgemek de gerekebilir; birilerinin üzerine alınma sorunu varsa eğer.
Diğer bir yandan da sosyal içerik mesajını söyleyenler de önemlidir. Aydın kesim dediğimiz entelektüel çevrenin demesi ayrı başkalarının demesi ayrıdır. Önemli olan güvendiğimiz bir aydının söylemesi, yönlendirmesi mi yoksa sözün doğruluğu mudur? Öncelikle buna bir karar vermek lazım. Yoksa her şeyi bilen bir tayfa mevcut zaten.
“Suskunluğum asaletimdendir, Her lafa verilecek bir cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf mı diye. Bir de adama bakarım adam mı diye?” sözüne bakarsak da hem söylenilenin hem de söyleyenin önemli olduğu anlaşılmakta.
Başka bir konu da entelektüel olmakla bitiyor mu? Aydınımız ne kadar aydın ve bizi ne derece de aydınlatabilir soruları aklımızı kurcalamakta. Kendini iyi yetiştirmiş, iyi eğitimler almış ve söyleyecek çok sözü olmalı insanın. Yoksa kimsenin bağnazlığının empoze edilmesine ihtiyacımız yok. Kaldı ki herkes en doğru benim derken birilerine inanmak oldukça güç bir hal almakta.
En iyisi mi biz kendimizi iyi yetiştirip, entelektüel aydın sınıfına aldıralım. O zaman doğruyla yanlışı ve sosyal içeriklerin tiniyetini seçmek daha kolaylaşacaktır.
Yani iş sosyal içerik üretmekle bitmiyor; içeriğinizin iletildiğine emin olmak ve geri dönüt almak da içerik kadar öneme haiz olmakta. Her şeyin başı eğitim…
Yazar ve Şair Betül FIRAT