FAKİR EDEBİYATI

İnsanoğlu işte; asla elindeki ile yetinmez. Sürekli şikâyetlenme üzerine kuruludur hayatlar. Her şey de bir eksiklik ya da bir yokluk bulabilirler.

Her yerde her eksikliği gören insanoğlu kendi eksiklerini görmez ya da görmezlikten gelir her daim. Kendisini her zaman mükemmel görmek de bir eksiklik sayılmalı.

İnsanlar kendine dönüp bakmadığı sürece ne eksiğini tamamlayabilir ne yanlışını düzeltebilir. Anca fakir edebiyatı yapılır. Burada bahsedilen fikir fakirliği olduğunu da hesaba katmak gerekli.

En basitinden sağlığı yerindeyse, ihtiyacı olan her şeye sahipse, keyfe keder yaşanıyorsa eş ve dostla daha ne ister ki gönüller? Huzur fakiri değilse eğer.

Çoğu zaman elindekilerin bile kıymetini bilmez insanoğlu; onu kaybedinceye kadar. Kaybettikten sonra da elinde olmayanlara sızlanır diğer yandan da. Şükür fakirliği burada devreye girer.

Her zaman yokluk veya yoksunluk üzerine sarf edilir cümleler. İçinizi ezecek derecede şikayetler silsilesi ile gelir karşımıza. Teveccüh fakirliği ile karşılaşılır burada da.

Varlığını hediye saymaz, sahip olduklarını görmez genelde insanlar ve “Yaran neredeyse, canın ordadır.” sözünü tasdik edercesine hep olmayanın üzerine kurar hayatını. Mutluluk fakirliği ile de burada karşılaşırız.

Oysa var oluş bile bir mucizedir. Varlıktan sonra ihtiyaçları gidermede herkes yaşar sorun ki aşılamayacak ne var dünyada. Vakurluk fakirliği olmasa eğer.

Bazen de abartmayı sever insanoğlu işte. Abartınca gözüne daha büyük görünür derdi, tasası. Eee.. tasa büyüdükçe de aştığı engeller de daha büyük olacağı için başarısını daha büyük sayacaktır. O yüzden de geri kalmaz dertlenmekten.

İnsanlar nedense her konuda böyledir. Önce eksiklikten başlarlar saymaya. Bardağın dolu, boş tarafını yok sayıp boşluklarda bulurlar kendilerini. Yine karşılaşırız şükür fakirleri ile.

Her zaman günlük güneşlik olmasa da hayat bırakmalı fakir edebiyatını. Duygu olarak da düşünce olarak da fakirlikten sıyrılmalı. Hayatın güzelliklerine kucak açmalı.

Yazar ve Şair Betül FIRAT

Yorum Yap