Tüketiyoruz, tükeniyoruz gittikçe de. Son zamanlarda tüketim çılgınlığı yaşıyoruz sanki. Bunun bilinçli olduğu da pek söylenemez sanırım. Hunharca alışverişe verdik kendimizi. Alalım dursun, yedek de olsun. Alalım, alalım, daha neler alsak diyoruz. Tabii ki bir de internet alışverişleri var ki hayli kolaylaştırdı bize tüketimi. Ulaşılabilirlik kolay oldukça daha fazla tüketir olduk sanki. Pandeminin de etkisi olabilir fakat alışveriş merkezleri yerinde duruyor, kaybolmuş değil. Mamuller de ne zaman istersek alışveriş yerlerinde mevcut. Dünyanın sonunun geldiğini düşündüren, yaşama devam etmemiz için depolamak zorunda olduğumuzu hissettiren ne bize? Yaşama içgüdüsü, kendimizi korumaya ya da garantiye alma dürtüsü mü? Hala anlam verebilmiş değilim.
Uyarılar…
Her yer ürün, mamul doluyken; nedir alalım evde dursun, aklımda olacağına midemde dursun dürtüsü. Normalde yeteri kadar ederi kadar kullanırken, kullanımımız; ihtiyaçlarımız mı arttı dersiniz? Olağanüstü durum olmasa da yine tüketim hızımızın arttığı bir dünyada halimizin farkına varmadan yaşar mıydık? Çağımız dijitallik, medya ve sosyal medyanın sürekli önümüze sunduğu fırsatlar, bunu kaçırmayın; bir daha böylesini bulamazsınız dünyası olmaya başladı. Pandemi bahanesi olabilir bunun. Sürekli tüketim isteğimizin arttığına; bu ürüne ihtiyacınız var (yokken) diye inandırılmamız tesadüf olamaz. Bir de kapımıza kadar gelen bir tükettirme zinciri bulunmakta. İste kapına gelsin; bana yetmez soframa da gelmesi gerekli diyesi gelmiyor mu insanın. Bir yandan daha da tembelleşiyoruz; en büyük zevkimiz alışveriş yerlerini gezerek, ürünü görerek almakken. Bir taraftan da değişiyor alışkanlıklarımız. Alışverişe vaktim yok, şimdi işim var; bir sipariş vermek varken neden gidip bunun için enerji harcamalıyım düşüncesine döndük. Dünyamız mı yoğun, yoksa aldığımız uyarılar bu yönde mi?
Yaptığımız her alışveriş gerekli mi peki? Model yükselt, daha iyisi var; bu ürün çok yeni, şimdi çıktı. Her insan kendi içinde mükemmeliyetçidir. Bunun tüketim yönünde kullanılması normal midir? İhtiyaç fazlasını geri iade edebiliyor muyuz? Fazladan tüketiyoruz artık dünyayı. Daha farklısını görünce elimizdekini beğenmez olduk; mundar oldu güzelim ürün.
Yenidünya…
Bize herhangi bir ürünün normal düzeyi yeterken; üst seviyesine geçince level atlamış sayılıyor muyuz? Toplumlar arası sınıf farklılıkları da zaten alım gücüne göre oluşturuluyorsa, ürünün en iyisini almakla sınıf atlamış da olabilirim sanırım. Bin bir emekle yapıyoruz tabi bunu, başka ihtiyaçlardan kısarak. Algımız o yönde eviriliyor sanki. Siz ne dersiniz bilmiyorum ama bana göre doyumsuzluktan başka bir şey değil bu. Yenidünya bu olabilir mi diye düşünmeden yapamıyor insan.
Ne tükettik…
Bu ürünler için sürekli doğal kaynaklarımızın kullanıldığı düşünülecek olunursa; tükettiğimiz sadece ürünler değil aynı zamanda dünya da. Güzel ve doğal kaynaklarımızı hesapsızca tüketiyoruz. Kendimizi, enerjimizi de adapte ediyoruz bu alışkanlık biçiminde. Evet, kendimizi iyi hissedebiliriz belki daha iyisini elde etmekle, övünebiliriz. Dünyayı ne hale getirdiğimizi görünce kaçmıyor mu keyfimiz? Bilinçli olan bütün insanlar ve yayınlar gereksiz yere tüketmeyin, tasarruf yapılmalı, israf edilmemeli, kaynaklarımız tükeniyor, derken diğer taraftan bilinçsizce yapılan tüketimler az da olsa düşünmeye sevk etmeli bizi. Üretim kadar tüketimde de bilinçli olmamız gereken bir dünyadayız. Önce üretilen ürünlerin ihtiyaca yönelik olması, sonra da ürünlerin tüketiminde bilinçli olunmasının gerekliliği düşünülmelidir. Bir gün dünyanın hali kötüye gidince ne tükettik dememek için; uzun ve kısa vadede tüketim planlarımızı da oluşturup şekillendirmemiz gerekliliktir. O yüzden çok kulak asmayın tükenmeden alın ilanlarına. Tükenecek olsa da ihtiyacımız yoksa almamak alışkanlığımız olmalı. Dünyayı ve geleceğimizi kurtarmak için şimdiden başlayalım; ihtiyaç- ihtiyaç değil ayrımına.
Yazar ve Şair Betül FIRAT